İstanbul'un mevsimlerini biraz çiçekler biraz rüzgarlar belirler derler. Lodos ile poyrazın havayı bir anda değiştirirken açan çiçekler de insanın ruh halini değiştirir.
Kıştan yaza geçişi Yahya Kemal ne de güzel anlatmış.
Mevsimler
...
Denizden ve dağdan gelen hüzne kandık.
Bulutlar dağılsın,bahar olsun artık,
Duyulsun bir engin seher musikisi.
Güneş doğmadan mavileşmiş Boğaz'dan,
Neva-kar açılsın bütün ses ve sazdan,
Ufuklarda sürsün zafer musikisi.
Yahya Kemal Beyatlı
Şubat sonu Mart başlarında erikler ve bademler biraz da kendilerini gelebilecek ani soğuklara feda ederek İstanbullu'ya baharı müjdelerler. Eriklerle birlikte çimlerin arasında papatya ve karahindibalar gözükmeye başlar. Üşümüş bedenlere bahar yakında biraz daha sabredin nağmesini üflerler.
Şubat aynı zamanda fulyaların saltanatıdır. Çiçekçi tezgahlarından alınan fulyaları koklamanın ve sevgiliye getirmenin ayrı bir sevinci vardır. Sevgilinin gözündeki çocukça neşeyi hiçbir gül veremez.
Derken yavaş yavaş diğer soğanlı bitkiler çıkmaya başlar. Yeni filiz vermiş nergis ve çiğdemler lalenin saltanatının habercisidir. Lale'nin ortasındaki siyahlığın yıldırım düşmüş çiğ damlasından yadigar olduğu söylenir. Parklar lalelerle bezendiğinde erguvanların dallarında ufak tomurcuklar görülür. Tomurcukların patlayıp erguvanların samanyolu gibi şehri aydınlatma zamanı yaklaşmıştır.
Erguvan ağacının gövdesi ve dalları önce çiçeklerle donanır sonra yapraklar görünmeye başlar. O anda bütün boğaz sırtlarını coşkulu bir pembelik kaplar. Bazı yerlerde erguvana leylak ve mor salkımlar da eşlik eder. Yazın sıcak günleri gelmeden gezmenin, yürümenin ve ruhu tazelemenin zamanıdır erguvan mevsimi...
Bazen mevsimini şaşırmış tek bir erguvan kışın ortasında çiçeklerle donanır. İşte o ağaç umudun ağacıdır.
Aşk ile baharı yaşamanın zamanıdır Boğazı kaplayan erguvanlar... Melihat Gülses söylesin. Erguvan zamanı gel bana emi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder