14 Mart 2016 Pazartesi

Restorasyon İlleti

Son günlerde Aspendos’taki tiyatronun eksik basamaklarının açık renkli kireçtaşı kullanılarak restore edilmesi üzerine mutfak mermeri kullanıldığı yönünde haberlerle hatalı restorasyonlar yeniden gündeme geldi. Aspendos’taki restorasyonla ilgili haberlerden bir tanesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Bilimsel olarak restorasyon yapılırken restore edilen bölümlerin net olarak ayırt edilmesinin önemli olduğunu bu tartışmalar esnasında çeşitli görüşleri okurken öğrendim. Yeni malzeme ile eskisi arasında ton farkı olması doğal ve zaten istenilen bir husus. Ancak ton farkının bu kadar fazla olması estetik olarak göze hoş gelmiyor. Biraz daha koyu renkli bir materyal kullanılabilirdi belki.
Aspendos’taki tiyatro restorasyonu hakkındaki tartışmaların hatalı restorasyon projelerini gündeme getirmesi üzerine uzun zamandır yazmak istediğim bu yazıya başlamanın zamanı geldi. Baştan belirteyim. Mimar veya arkeolog değilim sadece asar-ı atika’dan keyif alan bir meraklıyım.
Son dönemlerde İstanbul’da ve Ege’de yaptığım yolculuklarda çok sayıda restorasyona denk geldim. Bazı restorasyon projeleri genel olarak hoşuma gitse de bazılarından çok rahatsız oldum. Bu nedenle sadece kendi gözlemlerime dayanarak birkaç satır yazmak istiyorum.
Daha önce blogun önceki yazılarından bir tanesinde Edirnekapı’dan Balat’a doğru yaptığım yürüyüşten bahsetmiştim. Söz konusu yürüyüş esnasında Mimar Sinan’ın eseri olan Mihrimah Sultan Camii’nin yeni restorasyondan çıktığını, Kariye Müzesi olarak bilinen Khora Manastırı ve Tekfur Sarayı restorasyondaydı. Mihrimah Sultan Camii’nin restorasyondan çıkmış hali biraz sıcaklığını kaybetmiş gibi geldi. Dediğim gibi uzmanlık alanım olmadığı için net bir yorum yapamayacağım. Kariye Müzesi’nin en önemli bölümleri restorasyon nedeniyle kapalıydı. Kariye Müzesi’nin de bu restorasyon sonucu özgünlüğünü kaybetmesinden endişe ediyorum açıkçası. Tekfur Sarayı’nın içine giremedim ama pencereler çok rahatsız ediciydi.
Tekfur Sarayı’nın biraz aşağısında ufak bir camii güzel gözüküyordu. Gezmek için yöneldiğim zaman yine restorasyon nedeniyle kapalı olduğunu gördüm. Balat’a yaklaştığımda zamanında yıkılmış eski bir binanın rekonstrüksiyon çalışması vardı.

Başka bir gezide Beyazıt Camii, 2. Beyazıt Türbesi ve çevresindeki pek çok binanın restore edildiğini gördüm. Daha önce gördüğüm olumsuz örnekler nedeniyle endişelendim. Divanyolu’ndaki eski medreselerin de çoğunda hummalı bir çalışma vardı. Sultanahmet Meydanı’ndaki hamam restore edilerek kafeye dönüştürülmüştü.

Restorasyonlar arasında en çok içimi burkanı Süleymaniye Camii restore edilirken caminin Mimar Sinan tarafından özenle hesaplanan akustiğinin bozulması olmuştu.

Alexandria Troas antik kenti yakınlarındaki Apollon Smintheus tapınağının ön cephesi beyaz taşla yapılarak kalıntılar ayağa kaldırılmıştı. Görüntü ilk başta çok rahatsız edici olsa da tapınağın eski halinin hayal edilmesini kolaylaştırdığını söyleyebilirim.

Diriliş Ertuğrul ile Ertuğrul Gazi'nin rantını yiyen kesimin Söğüt'teki Ertuğrul Türbesi'nde yaptıkları restorasyon cinayetlerini de eklemek istiyorum.

İstanbul'da dolaşırken hemen her sokakta bir restorasyon çalışmasına şahit olmak ve bittiği zaman nasıl bir ucubeyle karşılaşacağımdan korkmak istemiyorum. Bu işlerin ehline verilmesi tarihi mirasın korunması için büyük önem taşıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder