19 Ağustos 2015 Çarşamba

Seyir defteri 2


15.08.2015
Deniz Müzesi’nden çıktıktan sonra Beşiktaş’ta Balkan Lokantasında zeytinyağlılara olan hasretimi giderdim. Enginar’ı çok özlemişim.
İhvan ile buluşmadan önce eski günleri yâd etmek ve boğazın güzelliğini seyretmek için Boğaziçi Üniversitesi kampusunu gezmeyi düşünüyordum ancak son yaşanan tecavüz girişiminden sonra kapıda kimlik kontrolleri çok sıkı yapılıyordu. Bu nedenle içeri giremedim. İhvanın gelmesini çay içerek bekliyordum. Sonra ilk gelen arkadaşlarla birlikte Şükrü Baba’ya doğru yola çıktık. Nedim’den bir beyit ile ilk izlenimimi anlatayım.

Meyhane mukassi görünür taşradan amma,
Bir başka ferah başka letafet var içinde.
Nedim'in bu gazelini Münir Nurettin'den dinleyerek devam edelim.

Şükrü Baba’ya ilk girdiğimdeki içerisi basık ve kasvetli gözüküyordu. Pek de cazip bir ortam yoktu. Şükrü Baba’nın yeriyle ilgili geliştirilmesi gereken yön olarak müzik konusunda daha klasik eserler çalınabilirdi. Mezeleri ve kaşarlı mantarı harikaydı.

Ancak ihvanın gelmesi ve ilk büyüğün açılmasıyla Hüseyin Baykara sohbeti başlamış oldu. Masada otururken herkes konuşan kişiyi dinliyor ve masada tek gündem oluyordu. Bazen ufak mısralar okunuyor, bazen siyaset konuşuluyordu. Sohbeti meze yaparak o gece kendi limitlerimi biraz zorlamıştım. 5 dubleden sonra devrilmeden Bebek Sahili’ne indim. Cilasını Aşiyan’da yaparken banklarda oturup boğazı izliyorduk. Herkes yanındaki ile farklı konulardan bahsediyordu. Ben de bir taraftan sohbet edip bir taraftan da telefondan Neva Kâr dinliyordum. Yan bankta oturan ihvandan bir dost kendi sohbetini bırakıp Neva Kâr’ı tanıdı. Yahya Kemal’den Itri şiirinden birkaç mısra okudu. Neva Kâr’ın güftesini de okuduk. Boğaziçi tarafına gezmeye geleceğim için evden çıkarken Yahya Kemal’in Kendi Gök Kubbemiz isimli eserini almıştım. Itri şiirini dost okudu ardından Mevsimler şiirini ben okudum. Aşiyan’da uyuyan ehibbaya selam olsun dedikten sonra artık dağılma zamanı gelmişti.

Itrî
Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr'ı,
Bir terennüm ki hem geniş, hem şûh:
Dağılırken "Nevâ"nın esrârı,
Başlıyor şark ufuklarında vuzûh;
Mest olup sözlerinde her heceden,
Yola düşmüş, birer birer, geceden
Yürüyor fecre elli milyon rûh.

Mevsimler
Güneş doğmadan mavileşmiş Boğaz'dan,
Neva-kar açılsın bütün ses ve sazdan,
Ufuklarda sürsün zafer musikisi.

O gece ilk defa tanıştığım bir arkadaş beni misafir etme nezaketini gösterdi. Onun evinin balkonunda biraz sohbet ettikten sonra sabaha doğru yatağa geçtim.


O kadar içmeme rağmen sabah 9.30 civarında kalkmayı başardım. Arkadaşın uyanmasını bekleyip vedalaştıktan sonra Pazar sabahı gezisine başladım. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder