19 Ağustos 2015 Çarşamba

Seyir Defteri -1

Ufak hafta sonu gezilerini bir seyir defteri haline getirmemin ileride hatırlamak açısından faydalı olacağını düşünüyordum. İlk jurnali yazmaya başlıyorum.

15.08.2015



Öğlene doğru ancak kalkıp evden çıkmıştım. O akşam ihvan ile Şükrü Baba'ya gidip saki parıldasın deme zamanı gelene kadar ilk önce Beşiktaş'ta Deniz Müzesi'ni gezmek istedim. Deniz Müzesi'nin önünden çok geçmişliğim vardı ancak hep bir koşturma halinde olduğum için uzun zamandır gidememiştim. Fotoğraf çekmek için de ücret istenmesi üzücüydü. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın amatör çekimlere izin vermesini temenni ederek müzeyi gezmeye başladım. Müzenin hediyelik eşya ve kitap satışı yapılan bölümünde denizcilikle ilgili çok nadide eşyalar ve kitaplar satılıyordu. O bölümde epeyce gezdim ancak yolum uzun olduğu için fazla alışveriş yapamadım. Yükümün az, yolumun kısa olduğu bir günde gelip denizcilikle ilgili kitapları yağmalamaya ant içerek müzeyi gezmeye devam ettim. 

Deniz müzesinin yeni binasında bir Osmanlı kalitası ve çeşitli saltanat kayıkları sergileniyordu. Saltanat kayıklarının zarif işlemeleri çok etkileyici olsa da bir deniz sefası için fazlaca şatafatlı geldi. Belki de kayıkların 19. yy sonu 20.yy başındaki Osmanlı'nın en uzun asrına ait olmasından dolayı şatafat abartılı geldi. Duvarlarda çeşitli Osmanlı sefinelerinin maketleri sergileniyordu. Maketlerde sadece gövde bölümünün olması ve yelken donanımının eklenmemesini bir eksiklik olarak algıladım. Ertuğrul Fırkateyni'nin son seferine ilişkin hatıraların sergilendiği salonda çok hüzünlendim. Çanakkale Savaşı bölümünde Bağbuğ Mustafa Kemal'in bir balmumu heykeli vardı. Türk töresince diz vurup selamlamak istesem de yadırganabileceğini düşünerek ima ile diz vurur gibi yaparak selamladım.




Seyir defterinin bir sonraki sayfasında buluşmak dileğiyle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder