Bu akşam aslında hatun ile planımız yeni evimize temizlik malzemesi bırakıp Ikea'dan ufak tefek bir şeyler almaktı. Yeni evimizin sokağınds park edecek yer ararken biraz gerilmiştim. Geçici olarak arabayı bıraktığım yol kenarında da çöp kamyonu tacizine uğrayıp arabayı hemen kaldırmak zorunda kalınca alısveriş modundan bir anda çıktım. Kendimizi yollara vurmalıydık. Hatun da sabahtan beri evle uğraşınca yorulmuştu. Beylerbeyi ve Çengelköy'ün kalabalığı gözümüzü korkutunca sessiz bir yer arayışına girdik. Beykoz Korusu'nun yanındaki dar yoldan köylere giden yola saptık. Niyetim Anadolu Fenerine doğru sapmaktı ancak Fener sapağını goygoy yaparken geçince kendimizi Riva yolunda bulduk. Günün son ışıklarında orman yolundan ilerleyerek yeni Riva yoluna bağlandık. Üçüncü köprünün çevre yolunun viyadüklerinin altından geçerken bu köprünün yapılmasına vesile olanları pek hayırla anmadik. Günün son mavi saatlerini Riva'da Karadeniz'e karşı yakalayınca geçen haftaların bütün stressinden kurtulduk. Çayımızı içerken blog yazıyorum çaylar bugün hatundan...
Bu arada Riva'da eskiden çay içecek bir köy kahvesi vardi. Yeni yerler açılmış. Birisi Cafe de Riva adındaydı diğeri de Riva Çayevi adindaydı. Cancanlı yerleri sevmediğimiz için tercihimiz belliydi. İyi ki de tercih etmişiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder