Büyükada'da Kartal Belediyesi'nin tesislerinde biramı yudumlarken Reşad Ekrem Koçu'nun kitabını kitabın ruhuna uygun bir atmosferde okumanın mutluluğunu yaşıyordum.
25 Haziran 2015 Perşembe
Eski İstanbul'da Meyhaneler ve Meyhane köçekleri
Reşad Ekrem Koçu'nun tarihi belgelerden süzerek Eski İstanbul'u, meyhaneleri ve köçekleri anlattığı bu kitap geçmişin ruhunu dipnota boğmadan aktarıyor.
Büyükada'da Kartal Belediyesi'nin tesislerinde biramı yudumlarken Reşad Ekrem Koçu'nun kitabını kitabın ruhuna uygun bir atmosferde okumanın mutluluğunu yaşıyordum.
Büyükada'da Kartal Belediyesi'nin tesislerinde biramı yudumlarken Reşad Ekrem Koçu'nun kitabını kitabın ruhuna uygun bir atmosferde okumanın mutluluğunu yaşıyordum.
23 Haziran 2015 Salı
Neva Kâr
Hafız-ı Şirâzî'nin şiiri üzerine Buhurizade Mustafa Itrî Efendi'nin Neva makamında bestelediği muhteşem bestesi.
Ey muhterem kâri, bu besteyi dinlerken Neva Kâr'ın gönül dünyamdaki yerini kısaca anlatmaya çalışayım. 19-20 yaşındaydım bu besteyi tanıdığımda. İlk aldığım kasetlerden bir tanesiydi Münir Nurettin Selçuk'un Kalan Müzik'ten çıkan Arşiv Serisi albümüydü. O dönemlerde walkmanimden eksik etmediğim bir albümdü. Bir Ramazan gecesi sahurdan sonra kaldığım yurtta efkar basmıştı. Çeliktepe'den Beşiktaş sahiline kadar yürümüştüm. Gönlümde sevdanın yanıklığı. o zamanlar Ramazan'lar kışa denk geliyordu. Beşiktaş sahiline vardığım zaman güneş doğmak üzereydi. Bir fırtına sonrasının sukunetinde bulutlar yavaş yavaş dağılırken Walkman'e Münir Nurettin Selçuk albümünü takıp play tuşuna bastım. Üsküdar ve Çamlıca üzerinden güneş doğuyordu. Fırtına sonrasının son dalgaları kıyıya vururken Neva Kâr açılıyordu bütün ses ve sazdan.
Yahya Kemal'in dizeleri gönlümde yankılanırken Neva Kâr yükseliyordu bütün ses ve sazdan. O sabahın hatırasıyla yaşadım ömrümce. şimdi 15 yıl geçmiş olsa da o sabah ki hisleri hala dün gibi hatırlıyorum.
"Gün doğmadan mavileşmiş boğazdan
Nevâ kâr açsın bütün ses ve sazdan
Ufuklarda sürsün zafer musikisi "
Yahya Kemal'in Konservatuar'a giden yokuştan nefes nefese çıkıp da gelir gelmez gramafondan Neva Kâr'ı çaldırdığı rivayet olunur. Yahya Kemal'in şiirinin her mısrasında Itri'nin ve eski musikimizin izleri hissedilir.
Nevâ Kâr
Gülbün-i ‘îş mîdemet sâkî-i gül-izâr kû
Bâd-ı bâhâr mîvezed bâde-i hoş-güvâr kû
Her gül-i nev zi-gül-ruhî yâd hemî küned velî
Gûş-i sühan-şinev kucâ dîde-i i’tibâr kû
Meclis-i bezm-i ‘îşrâ gâliye-i meram nîst
Ey dem-i suph-ı hoş-nefes nâfe-i zülf-i yâr kû
Ey şâhed-i kudsî keşed bend-i nikâbet
Ve’y mürg-i behiştî ki dihed dâne vü âbet
Beste: Buhurizâde Mustafa Itrî Efendi
Güfte: Hafız-i Sirâzî
Makam: Nevâ
Usûl: Nim Sakil (Eser Nim sakil usuluyle başlamakla birlikte eser içinde Sakîl, Devr-i Revân, Remel, Yürük Semâi, Devr-i Kebîr, Berefşân, Fer ve Muhammes usülleri de kullanılmıştır)
Read more: http://sarkilarnotalar.blogspot.com/2011/07/neva-kar.html#ixzz3dpLgTR62
Ey muhterem kâri, bu besteyi dinlerken Neva Kâr'ın gönül dünyamdaki yerini kısaca anlatmaya çalışayım. 19-20 yaşındaydım bu besteyi tanıdığımda. İlk aldığım kasetlerden bir tanesiydi Münir Nurettin Selçuk'un Kalan Müzik'ten çıkan Arşiv Serisi albümüydü. O dönemlerde walkmanimden eksik etmediğim bir albümdü. Bir Ramazan gecesi sahurdan sonra kaldığım yurtta efkar basmıştı. Çeliktepe'den Beşiktaş sahiline kadar yürümüştüm. Gönlümde sevdanın yanıklığı. o zamanlar Ramazan'lar kışa denk geliyordu. Beşiktaş sahiline vardığım zaman güneş doğmak üzereydi. Bir fırtına sonrasının sukunetinde bulutlar yavaş yavaş dağılırken Walkman'e Münir Nurettin Selçuk albümünü takıp play tuşuna bastım. Üsküdar ve Çamlıca üzerinden güneş doğuyordu. Fırtına sonrasının son dalgaları kıyıya vururken Neva Kâr açılıyordu bütün ses ve sazdan.
Yahya Kemal'in dizeleri gönlümde yankılanırken Neva Kâr yükseliyordu bütün ses ve sazdan. O sabahın hatırasıyla yaşadım ömrümce. şimdi 15 yıl geçmiş olsa da o sabah ki hisleri hala dün gibi hatırlıyorum.
"Gün doğmadan mavileşmiş boğazdan
Nevâ kâr açsın bütün ses ve sazdan
Ufuklarda sürsün zafer musikisi "
Yahya Kemal'in Konservatuar'a giden yokuştan nefes nefese çıkıp da gelir gelmez gramafondan Neva Kâr'ı çaldırdığı rivayet olunur. Yahya Kemal'in şiirinin her mısrasında Itri'nin ve eski musikimizin izleri hissedilir.
Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr'ı,
Bir terennüm ki hem geniş, hem şûh:
Dağılırken "Nevâ"nın esrârı,
Başlıyor şark ufuklarında vuzûh;
Mest olup sözlerinde her heceden,
Yola düşmüş, birer birer, geceden
Yürüyor fecre elli milyon rûh.
Nevâ Kâr
Gülbün-i ‘îş mîdemet sâkî-i gül-izâr kû
Bâd-ı bâhâr mîvezed bâde-i hoş-güvâr kû
Her gül-i nev zi-gül-ruhî yâd hemî küned velî
Gûş-i sühan-şinev kucâ dîde-i i’tibâr kû
Meclis-i bezm-i ‘îşrâ gâliye-i meram nîst
Ey dem-i suph-ı hoş-nefes nâfe-i zülf-i yâr kû
Ey şâhed-i kudsî keşed bend-i nikâbet
Ve’y mürg-i behiştî ki dihed dâne vü âbet
Beste: Buhurizâde Mustafa Itrî Efendi
Güfte: Hafız-i Sirâzî
Makam: Nevâ
Usûl: Nim Sakil (Eser Nim sakil usuluyle başlamakla birlikte eser içinde Sakîl, Devr-i Revân, Remel, Yürük Semâi, Devr-i Kebîr, Berefşân, Fer ve Muhammes usülleri de kullanılmıştır)
Read more: http://sarkilarnotalar.blogspot.com/2011/07/neva-kar.html#ixzz3dpLgTR62
22 Haziran 2015 Pazartesi
Bir Koşu Türkiye
Bu gece başka bir konuda yazmak için bilgisayarı açmışken bu videonun sihrine kapıldım.
İstanbul'u ve şehrin güzelliklerini farklı açılardan güzel çekimlerle anlatıyor. Tarihe ve doğaya bir yolculuk yapmak için İstanbul'u keşfetmek gerekiyor.
20 Haziran 2015 Cumartesi
Edirnekapı’dan Balat’a Doğru
Geçen hafta sonu evde oturmak yerine İstanbul’u gezmeyi
düşünüyordum. Hafta içinden başlayarak nereye gideceğime karar vermeye
çalışıyordum. Cumartesi sabahı Kariye Müzesine gitmeye niyetlenerek evden
çıktım. Doğma büyüme İstanbullu olup da
Kariye Müzesine hiç gitmediğim için kendimden utandım. Daha önce birkaç defa
niyetlenmiştim ama her seferinde yol üzerinde son dakikada karar
değiştirmiştim. Birkaç kere de kapanış saati olduğu için geç kaldığımı
hissederek gitmekten vazgeçmiştim.
Önce Şehitlik’te güllerin arasında uyuyan al bayrak için
kendisini feda etmiş yiğitlerin kabirlerini ziyaret ettim. Mehmet Akif Ersoy’un
kabrine de uğradıktan sonra yoluma devam ettim.
Şehitlikten çıkarken burnuma
bir koku geldi. Çok tanıdıktı ama bir anda hatırlayamadım. Başımı kaldırdığım
zaman manolyaların açtığını ve mahmur kokusuyla yazın geldiğini müjdelediğini
fark ettim. Havaların kötü gitmesinden dolayı yazın geldiğini anlayamamıştım.
Dallarda manolyaları gördüğüme çok sevindim.
Mihrimah Camii’ne gitmeden önce yol üzerindeki bir pastanede
oturdum. Mihrimah Camii yeni restorasyondan çıkmıştı. Biraz etrafında dolaşıp
içerisini gezdim. Yeni restorasyondan çıktığı için taşların pırıl pırıl
parlaması caminin bütün ruhani havasını götürmüş gibi geldi. Bir de ahşap
işçiliği olan ana kapısına yapıştırılan afişe sinir olmuştum.
Nur Yoldaş’ın
Mihrimah’ım şarkısı da orada aklıma geldi. Nur Yoldaş’ın sesi biraz fazla tiz olmasa
güzel şarkı aslında.
Kariye Müzesine giderken bir arkadaşa mesaj atmıştım. Müzeye
yaklaştığımda bana geri döndü. Kariye Müzesi de restorasyondaydı. Ana bölümü
kapalıydı ve dışında iskeleler kurulmuştu. Çok güzel freskler vardı. İstanbul’un
en eski kiliselerinden bir tanesini gezmek güzeldi. Çıktıktan sonra arkadaşı
müzenin karşısına oturup bekledim.
Huzurlu bir ortamı vardı.
Arkadaş ile birlikte Balat’a inmek için ara
sokaklardan yürümeye başladık. Yaklaşık olarak 5 kilometre yürümüşüz. Yol
üzerindeki Tekfur Sarayı ve Sinan eseri olan küçük bir cami restorasyondaydı.
Bir Rum kilisesinin bahçesini gezdik. Bahçenin uhrevi ve huzurlu ortamı vardı. Yeni
yapılan ve altında market olan camilerle kıyasladık. Mabed denildiği zaman
insanın aklına huzur gelmeli. Yol üzerindeki eski camilerin de çok güzel ve
huzurlu bahçeleri vardı.
Balat’ta çok güzel kafeler ve dükkanlar açılmıştı. Balat sokaklarında yürüyüp Fener Rum Patrikhanesine geldik. Patrikhanenin karanlık ve sakin bir ortamı vardı ama aşırı loşluk huzur vereceğine ürperticiydi. Bir de Rum Ortodoks Kilisesinin merkezi olduğu için süslemeler çok fazlaydı.
8 Haziran 2015 Pazartesi
jehan Barbur
Jehan Barbur sesiyle huzur bulduğum şarkıcılardan bir tanesiydi. 3 gün önce Maltepe Park AVM'de canlı konserini dinleme fırsatı buldum. Konser boyunca playback yapmadan şarkılarını canlı söylemesi ve güçlü sesiyle herkesi etkiledi. Ancak yine de AVM ortamının sterilliği nedeniyle konserde seyirci yeteri kadar coşkulu değildi. Bir gün sahne aldığı bir barda kendisini dinlemek istiyorum. O zaman şarkıların ruhuna girmek daha kolay olur. Sahnedeki dansları ve yüz mimikleri harikaydı.
P.S.: Jehan Barbour'a karşı temiz olmayan düşüncelerim var da şimdi detaylandırmasam daha iyi olacak:))
P.S.: Jehan Barbour'a karşı temiz olmayan düşüncelerim var da şimdi detaylandırmasam daha iyi olacak:))
Dalyan Deltası
Bülent Ortaçgil'in bu harika bestesini yıllar sonra Jehan Barbur'un sesinden keşfettim. Gönlüm Dalyan'ın sazlıkları gibi karışık duygular içinde olduğu dönemlerde bu şarkı hasretimi, aynı evde olup da farklı dünyalarda oluşumuzu anlatıyordu. Yıllar önce Sarıgerme'de tatildeyken Dalyan'a gelip bir tekne turu yaptığım günü ve o gün seyrettiğimiz caretta carettaları ve mavi yengeçleri hatırlatıyor bu şarkı.
Esir-i Zülfünüm
2 gün önce Kadıköy'den Moda ve Kalamış üzerinden Caddebostan'a yürürken sebepsiz olarak dilime takıldı. Esir-i zülfünüm ey yüzü mahım dedim.
3 Haziran 2015 Çarşamba
Gönlümle Oturdum da O Yerde
Yahya Kemal Beyatlı'nın Özleyen şiirinden Şekip Memduh Bey tarafından bestelenen bu şarkı dozunda dinlendiği zaman ilaç kıvamında ve giden sevgilileri unutturacak kuvvettedir. Doz aşıldığı zaman ise giden sevgililer hiçbir zaman unutulamaz ve geçmiş yazların hatırasıyla insan Yahya Kemal'in söylediği gibi hülya gibi koyda yalnız gezmeye başlar. En güzel icralarından bir tanesi Zeki Müren'e aittir. Lafı fazla uzatmadan tavsifi musikiye bırakma zamanıdır.
Şiirin yazıldığı tarih belli olmasa bile Yahya Kemal'in Celile Hanım'dan ayrıldığı dönemde yazdığı şiirlerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Profesyonel tahmin dedikleri böyle bir şey. Bir zamanlar solcular ile dalga geçmek için Nazım Hikmet'in annesi Celile Hanım ile Yahya Kemal'in aşkını dilime dolardım. Türk şiirinin en güzel şiirleri o aşkın yaşandığı dönemlerden veya ayrıldıktan sonraki dönemden yadigar kalmış. Bu şiir ve benzerleri Yahya Kemal ve Celile Hanım'ın gezdikleri Anadolu Yakası sahillerini, Adaları ve Boğazı çağrıştırıyor.
Bugün bir makalede Yahya Kemal'in yaz motifini şiirlerinde 3 farklı anlamda kullandığını okudum. Birinci olarak gerçek bir mevsim, ikinci olarak aşkın yaşandığı anlar ve son olarak insanın gençlik dönemleri için. Geçmiş yaz şiiri de aynı şekilde giden sevgilinin ardından yazılmış harikulade bir şiirdir. Her mısrası bir mücevher tanesidir.
Şiirin yazıldığı tarih belli olmasa bile Yahya Kemal'in Celile Hanım'dan ayrıldığı dönemde yazdığı şiirlerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Profesyonel tahmin dedikleri böyle bir şey. Bir zamanlar solcular ile dalga geçmek için Nazım Hikmet'in annesi Celile Hanım ile Yahya Kemal'in aşkını dilime dolardım. Türk şiirinin en güzel şiirleri o aşkın yaşandığı dönemlerden veya ayrıldıktan sonraki dönemden yadigar kalmış. Bu şiir ve benzerleri Yahya Kemal ve Celile Hanım'ın gezdikleri Anadolu Yakası sahillerini, Adaları ve Boğazı çağrıştırıyor.
Bugün bir makalede Yahya Kemal'in yaz motifini şiirlerinde 3 farklı anlamda kullandığını okudum. Birinci olarak gerçek bir mevsim, ikinci olarak aşkın yaşandığı anlar ve son olarak insanın gençlik dönemleri için. Geçmiş yaz şiiri de aynı şekilde giden sevgilinin ardından yazılmış harikulade bir şiirdir. Her mısrası bir mücevher tanesidir.
ÖZLEYEN
Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde, Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde! Dağlar ağarırken konuşurduk tepelerde, Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde! Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi, Hulyâ gibi yalnız gezinenler köye indi, Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi, Gönlümle, hayâlet gibi, ben kaldım o yerde.Yahya Kemal BEYATLI
1 Haziran 2015 Pazartesi
Nezih Uzel
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)