Bugün müzik dinlerken yolum Kırım'a düştü. Bazen duygulandım, gozlerim yaşardı. Bazen göğsüm kabardı. Acılar, sürgün ve vatan hasretiyle geçen yılların söndüremediği vatan sevgisini ve mücadele azmini hissettim.
Ruhi Su'nun sesinden Sivastapol Marşı ile yolculuğa başladım. 1853-1856 Osmanlı-Rus Savaşı'nın cephelerinden olan Kırım'daki müttefik askeri harekatı savaşa adını da vermişti. 1853 Sinop Baskını'nda Osmanlı Donanması'nın önemli bir bölümü imha edilince İngiltere ve Fransa Osmanlı'nın yaninda Rusya'ya savaş açıp donanmalarını ve kara birliklerini göndermişlerdi. Sivastapol'u topa tutan müttefik filodaki Osmanlı denizcilerinin sıla hasretini anlatan bu türküyle duygulandım.
Port Arthur Yır'ıyla 1905 Rus Japon Savaşı'nda Rus Ordusu savaşması için yurtlarından koparılıp Uzak Doğu'ya götürülen Tatar gençlerinin feryadını duydum. Gidip de dönemeyen yaşlar için gözümden bir damla yaş aktı.
Salgır Boyu türküsüyle Kırım'ın mutlu zamanlarına dönmek istedim. İnsanlarin huzur içinde olduğu, Hanların Bahçesaray'da hüküm sürdüğü günlere dönmek ruhuma iyi geldi. Salgır nehri kıyısında bir toya katılmış gibi hissettim.
Ve 1944... 18 Mayıs 1944 kapkara bir gün. Kırım sürgününün başladığı hayvan vagonlarıyla milyonlarca Tatar'ın Sibirya ve Özbekistan'a sürüldüğü günlerin acısını kalbimde yaşadım. Biz Kırım'dan çıkanda kar yağmadı kan aktı dedim.
Sürgünde yeşeren vatan Kırım'a hasreti anlatan Ey Güzel Kırım ile devam ettim. Mustafa Cemiloğlu'nun yolbaşçılığında Kırım'a geri dönen soydaşlarımızin yeniden Rus işgaliyle karşılaşmasına şahit olduğumuz bugünlerde Kırım'da Tarak Tamga'yı yeniden yükseltmek için söz bergenmen ant etkenmen.
Dilde, fikirde işte birlik!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder